14 Ocak 2019 Pazartesi

ELEKTRON TRİBÜNLERİ VE MADDENİN BOYUTLARI



        Matematik, zevkli ve bir o kadarda  hammaddesi olan bir veriler tabanı bütünler sistemidir. Bazıları için korkutucu gelse de matematik, hayatın olmazsa olmazları arasında yer alan bir nicel ifadeler bütünüdür. Biz zannederiz ki; matematik sadece bilim dallarında kullanılır… Hayır, matematik için ast olan hayatın bütünüdür.
        Bu bütün içerisinde bakkaldan tarttırdığımız çekirdekten tutunda, bakkaldan alacağımız para üstüne kadar bütün hayatımızı çepeçevre çevirmiş bir dizeyi buluruz. Bu ifadeler içerisinde kullandığımız ifadelerden birisi de, uzunluk ölçüleri olup, matematiğin olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Alan hesaplamalarından tutunda analitik geometriye kadar geniş bir ifadeler bütünü içerisinde yer alan uzunluk ölçüleri, cebirsel ifadelerde yer alarak önemini bize bir kez daha anlatmıştır. Belki olay görsel boyutta olmamış, ancak sayısal ifadeler bazında değerlendirmelerin bir karşılığı olduğu gerçeği, bize öneme haiz uzunluk ölçülerini iyi bilmemiz gerektiğini daha iyi belirtmektedir.
        Matematikle iç içe olan ve neredeyse tamamı matematiksel veriler bütünü üzerine kurulu olan fizik bilimi içinde uzunluk ölçülerinin ayrı bir yeri olduğu gerçeği, bizleri daha geniş boyutta düşünmeye davet etmektedir. Uzayda ışık yılı,  uçak termodinamiğinde ve bağıl hızda kilometre, ivme hesaplamalarında metre… Bu ve bunun gibi milyonlarca zemin üzerine oturmuş olan fizik ve matematik denklemler bütünü, amaç itibari ile insana hizmeti esas edinmektedir.
        Bu hizmet temelinde bir damla bırakmak isteyen bilginler, proton tribünleri ile ışık hızı ve relativite konusundaki veri üzerine kurulu bilgilerini, hayata aktarma ve gözlemleme amacını gütmektedir. Normal ifadeler çerçevesinde ise bu tribünler çok hızlı hareket etmekte ve içerisinde bulunan kristalize maddelerin verecekleri tepkimeleri test etmek için kullanılmaktadır.
        Yıllar içerisinde bende gelişen bir bilimsel hipotez ise, maddenin boyutlarını değiştirmeye yönelik olmuştur. Bana ait olan bu hipotezde kullandığım veriler ise maddeler halinde şunlardır:
        a-Kütlenin korunumu,
        b-Maddenin enerji düzeyleri-Atomun enerji düzeyleri,
        c-Nötron yıldızları ve maddenin saf kütlesi.
        Bu verileri belli bir düzende birleştirmeyi denedim ve sonuç olarak; maddenin boyutlarını değiştirme imkanına sahip olduğumuz gerçeğine ulaştım. Bunu denemek için ise kullanacağımız teknik modellemede proton tribünlerini örnek alacağız. Bu dönme hareketi yapacak tribünümüzün dış katmaları yoğun biçimde beta tanecikleri(1) taşıyacaklar. Bu tribün çok hızlı bir dönme hareketi yapacak ve ortada bulunacak maddenin elektron seviyesini bir üst düzeye yükseltecek.(2) Ancak bu işlemi o kadar büyük bir yoğaltma ile yapacak ki; maddenin sadece son yörüngesindeki elektronları değil, iç kısmında kalan eletronlarında enerji düzeylerini değiştirecek.(3)  Bu şekilde maddenin boyutunu değiştirme imkanına ulaşmış olacağız…

        AÇIKLAMALAR:
        1-Beta tanecikleri eksi yüklü tanecikler olup, aynı yüklü taneciklerin birbirini iteceği kaidesi ile ve hızla dönen tribünün etkisi sonucu maddenin elektronlarının enerji düzeylerinin etkilenmesi,
        2-Statik elektrik üretimi şeklinde bir enerji düzeyi değişikliği olmayıp, bütün enerji modellemelerini etkileyerek bir nevi plazma şekline yakın maddenin oluşturulması,
        3-Daha üst düzey enerji düzeyine ulaşan atomun boyutları da değişecektir.

        NOT: Bu yazımı canım annem Şerife ŞAHİN ve canım babam İbrahim ŞAHİN’ e ithaf ediyorum.

LÜTFİ ŞAHİN

BİLGİLİ İNSAN MI? EĞİTİMLİ İNSAN MI?



        “Bilgili insan doğru şeyleri bilen kişidir. Eğitimli insan ise doğru bilgileri alışkanlık haline getirmiş kişidir.” (Lütfi ŞAHİN)
        Yukarıdaki ifadenin doğruluk payını beraberce irdeleyelim. Bu irdeleme işini ise daha çok örneklendirmelere bakarak yaparsak, konuyu günlük hayatımızda kendimizle kıyaslamamız daha kolay olacaktır.
        Kayalar üzerine resimleri nakşederek bilgiyi miras bırakan insan topluluklarından tutunda, deri üzerine bilgiyi nakşeden insanlara kadar ve günümüzün Dünya’sındaki teknik meteryaller üzerine bilgiyi nakşeden insanlarda dahil önemli olan şey bilgidir. Bilginin nesillere aktarımını sağlayanlar ise eğitimcilerdir. Eğitimciler için ast olan şey ise bilgiyi vermek değil, onu öğrenci de alışkanlık haline getirmektir.
        Sizler düşünebilirsiniz ki; öğretmenler kuru kuruya bilgi versin, çok bilgi versin, öğrenci ister alışkanlık haline getirsin, isterse getirmesin… Ancak bu düşüncenin yanlışlığı da zaman içerisinde ortaya çıkmıştır.
        Dünya’ca ünlü tıp profösörünün bilgi düzeyi kimse tarafından tartışılmıyordu. Bu profösör, sigaranın zararlarını anlatan bir konferans vermek ister. Binlerce insan bu konferansa katılır. Bu bilginin söyleyeceği önemli bilgileri dinlemek isterler. Profösör, sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere onlarca tip kansere neden olabileceğinden bahseder. Beyin için ve diğer organlar için zararlarından bahseder. Neyse konferans birkaç saat sonra biter. Dışarıya çıkan profösör ile dinleyiciler tokalaşmak ister, ancak profösör bir sigara yakmış ve sonra tokalaşacağını söyler. Ne oldu, hani bu profösör bilgili değil miydi? Saatlerdir sigaranın zararlarından bahseden bu kişi, sigara içmekte. Doğrudur, bu profösör bilgili bir kimsedir, ancak bilgisini alışkanlık haline getirmemiştir. İlköğretimi bitirmiş olan bir şahıs, az bilgiye sahip olabilir, ancak iyi bir eğitimden geçmiş ise sigara kullanmayacaktır.
        İkinci örneğimi daha teknik bir çerçevede ele almak istiyorum. İki tane gelişmiş ülke düşünelim. Bu ülkelerden ilki teknoloji konusunda gelişmiş olan A ülkesi olsun, diğer ülke ise eğitim konusunda gelişmiş olan B ülkesi olsun. Bu iki ülke birbiriyle bir iddiaya girerler ve derler ki “biz sizden daha iyi öğrenci yetiştiririz.” Tek yumurta ikizi olan ve tüm genetiksel özellikleri aynı olan iki bebekten birisini A ülkesi, diğerini ise B ülkesi alır. A ülkesi teknolojiyi ve bilgisayar sistemlerini kullanarak kendi ülkelerindeki çocuğun beynine elektrotlar aracılığı ile bilgi yüklerler. B ülkesindeki çocuk ise psikomotor gelişimine uygun bir tarzda eğimden geçirilir. Bu çocuklar on yaşına geldiklerinde ülke konseyleri toplanır ve çocukları sınarlar. A ülkesinde kalmış olan çocuk bütün sorulara doğru cevap verir. B ülkesinde kalmış olan çocuk ise bazı soruları yanıtlayamaz. Konsey A ülkesinde kalan çocuğun kazandığını ifade edecektir. Tam bu sırada, A ülkesinde kalmış olan çocuk yediği çikolatanın kabını yere atar, B ülkesinde kalmış olan çocuk ise bu kabı alıp çöp tenekesine atar. Görüldüğü gibi bilgili olmak istenen sonucu vermemiştir.
        Kendi ifadelerim içerisinde kullandığım bir açıklama vardır. Bu da zekanın bir tarla gibi olduğu ve aklın ise bu tarla üzerindeki bitki örtüsü gibi olduğu şeklindedir. Tarla küçükse az bitki yetişir, büyükse çok bitki yetişir. Ama bazı tarlalar vardır ki, büyük olmasına rağmen verimsiz olduğu için fazla bitki yetişmez, bazı tarlalarda vardır ki küçük oldukları halde verimli oldukları için çok bitki yetişir. Sizin tarlanızın büyük ya da küçük olması önemli değildir, önemli olan onu verimli hale getirmektir. Eğimli bireyler, yukarıdaki örneklendirmelerde olduğu gibi sigara içmeyen, yere çöp atmayan, insanlara iyi davranan kişilerdir. Bu ifadelerin açılımı ise empati duyguları şeklinde karşılığını bulacaktır. Bu nedenden dolayı da eğitimli kişiler toplum tarafından sevilen kişilerdir. Eğitimli kimselerin istendik davranışlar göstermesi nedeniyle başarıya ulaşmaları daha kolaydır. Benim burada ifade ettiğim şeyi Goleman, “Duygusal Zeka” adlı kitabında ele almıştır. Ben burada olayı farklı yönden irdelemek istedim. Unutmayın ki başarı için bilgiden çok alışkanlık gereklidir. Bu alışkanlıklar için ise hiçbir zaman geç kalınmış değildir. Başarı dolu bir gelecek yaşamanız ümidiyle…

LÜTFİ ŞAHİN

13 Ocak 2019 Pazar

BAŞARILI ÖĞRENCİLER OLUŞTURMAK İÇİN BİR YÖNTEM: ÖĞRENCİ MERKEZLİ EĞİTİM



        Beyin ve zeka ile ilgili yapılar insanoğlunun her zaman merakını çekmiştir. Tarih boyunca gerek müspet bilimler ile uğraşan tıp uzmanları ve biyologlar, gerekse de sosyal bilimler ile uğraşan sosyologlar ve psikologlar zeka ve hafıza ile ilgili kavramları merak etmiş, hep araştırmış araştırmıştır.
        Zeka ve hafıza ile ilgili kavramlar sadece bu bilim dallarında değil, diğer bütün bilim dalları içerisinde ifade tarzı olarak yerini bulmuştur. Matematik öğretmenleri matematik dersinde iyi olan öğrencilerinin zekaca iyi olduğunu ifade etmiş, aynı şekilde edebiyat öğretmenleri de edebiyat konusunda iyi olan öğrencilerinin zekalarının iyi olduğunu ifade etmiştir.
        Zeka ve hafıza ile ilgili kavramlar aynı zamanda eğitim uzmanları içinde önemli olmuştur. Düşünsenize zekası ve hafızası iyi olan öğrencilerin algılama sürecinin büyüklüğünü; bu da toplumların refahı için ideal bir veriler topluluğunun oluşmasını sağlayacaktır.
        Uzmanlar yapmış oldukları çalışmalarda zeka ve hafıza kavramlarının doğuştan gelen özellikler olduklarını görmüşlerdir. Ancak bu uzmanların yılmasına değil, daha fazla araştırmalar yapmasına neden olmuştur. Netice itibariyle öğrenme teknikleri ortaya konulmuştur.
        Öğrenme tekniklerini ortaya koyan uzmanlar, bir öğrencinin gördüğü şeylerin bir kısmını, duyduğu şeylerin bir kısmını, hem duyup hem de gördükleri şeylerin ise daha büyük bir kısmını kavradığını ifade etmişlerdir. Bu da öğretmen merkezli ifadenin sorgulanması gerektiğini ortaya koymuştur.
        Öğretmen merkezli eğitimde öğretmen konuya hakim olmak zorundadır ve anlatan kişi rolünü üstlenmektedir. Öğrenciler ise öğretmenin anlattıklarının bir kısmını öğrenmekte, bu öğrendikleri bilginin büyük kısmını ise kısa bir zaman diliminde unutmaktadırlar.
        Modern eğitim uzmanları öğretmenlik ifadesine son verecek ifadeleri kullanmışlar ve demişlerdir ki: “öğretmen ifadesi artık geçmişte kaldı, artık eğitimci ifadesini kullanmalıyız. Eğitimciler öğreten kişiler olmamalı, sadece rehberlik yapmalıdırlar. Yani öğrenciye balık vermek yerine balık tutmayı öğretmelidirler.”
       Başarı odaklı olan bu yöntem ile konusunu hazırlayan öğrenci derse hazırlıklı gelmekte, derste aktif rol almakta ve bu esnada öğretmen sadece rehberlik yapmaktadır. Öğrencinin ders içerisinde aktif olarak derse katılımı sırasında söyleyeceği yanlış bilgiyi düzeltme görevi öğretmene düşmekte, öğrenciler ise adeta bir dikte çalışması gibi olan bu yöntem ile bilgilerini uzun süreler muhafaza edebilmektedir. Bu yöntem ile ders esnasında girmiş olduğu beyin fırtınaları sayesinde aktif düşünce yapısı gelişmekte, bu da üreten bireylerin oluşmasını sağlamaktadır.
        Öğrenci merkezli eğimde değişik taktikler uygulanabilir, ama bu taktiklerin içerisinde en güzel olanı kubaşık öğrenme yöntemidir. Öğrenciler yine derse hazırlanmakta, ama bu hazırlık sürecinde gruplar halinde ve birbirleriyle yardımlaşarak hazırlıklarını yapmaktadırlar. Derse katılan öğrenciler hazırlamış oldukları sunuları sınıflarındaki arkadaşlarına sunmakta, bu esnada sınıf içerisinde olan diğer arkadaşları ile beyin fırtınasına girmektedirler. Öğretmen ise sadece rehberlik yapmakta, ancak kazanım çok büyük olmaktadır.
        Öğrenci merkezli eğimde daha bir çok taktik kullanılabilinir. Önemli olan ise öğrencilerin özgüvenlerini sarsmadan yetişmelerini sağlamaktır. Sağlam düşünceler için sağlam bilgi birikimi gerekmektedir.  Bunun içinde ezberleyen değil, öğrenen bireylerin yetiştirilmesi gerekmektedir.
        Sizler şu an belki öğrencisiniz, belki bir yetişkin… ama unutmamalı, hiçbir şey için geç kalınmış değildir. Sadece görerek değil, sadece duyarak değil aktif olarak bilgi birikimlerini edinirseniz başarılı olmamanız için bir neden olmadığını görürsünüz.
        Başarılı bir ömür yaşamanız temennisiyle…

LÜTFİ ŞAHİN

BAŞARILI BİR ÖĞRETMENDE BULUNAN 10 ÖZELLİK



        “Öğretmenler mesleklerini sevdikleri ölçüde hayattan haz alırlar.” (1)
        Yukarıdaki genelleme aslında bütün meslekler için geçerlidir, ancak özellikle de öğretmenlik mesleğini daha iyi kapsamaktadır.
        Başarılı olan bir öğretmen ise işini iyi yapmakta ve bu da hayattan haz almasına neden olmaktadır. Peki, başarılı bir öğretmen olmak için neler yapmak lazım? İsterseniz bunu maddeler halinde ele alalım…

        1-Öğrencilerin seviyesine inmek: Başarılı bir öğretmende bulunan en bariz özelliklerden birisi öğrencilerin seviyesine inme konusunda başarılı olmaktır. Bu biraz tecrübeye dayansa da işe yeni başlamış idealist bir öğretmende başarılı olabilir.

        2-Yeni çalışmaları takip etmek: Başarılı bir öğretmen, eğitimdeki yeni çalışmaları takip eder ve kendini günün şartlarına göre adapte eder. Bu konuda değişik kaynaklardan istifade eder.

        3-İyi bir iletişim bilgisine sahip olmak: İletişim konusunda hem kendisi yeni fikirler ortaya koyar, hem de konulmuş fikirlere kendini adapte eder. Sınıf içerisinde çocuklarla kurulacak iletişimin önemini çok iyi fark eder. Bu farkında oluşta onu başarılı bir öğretmen yapar.

        4-Gerekli dökümanlara sahip olmak: Ders içerisinde işlenen konu ile ilgili dökümanlara sahiptir. Bu dökümanları derse başlamadan önce irdelemiş ve kendisini konuya hazır hale getirmiştir. Bu başarılı olmuş olan öğretmenlerin neredeyse olmazsa olmazı haline gelmiştir.

        5-Planlı olmak: İşlemiş olduğu derslere ait hem genel çerçevede ve hem de özel çerçevede bir plan içerisinde hareket eder. Zamanında konuları bitirmenin hazzını yaşayabilmek içinde bu planlama büyük önem taşımaktadır.

        6-Adil olmak: Sınıf içerisinde öğrencilere karşı davranışlarında adil olan öğretmenler, hem insani bakımdan hem de yaptığı işin gerektirdiği davranış stili bakımından başarılı olmaktadırlar. Bu adalet anlayışı içerisinde aynı davranışı gösteren bir öğrenciye ceza veriyorsa, başka bir öğrenci gösterdiğinde de ceza vermesi veya tam tersi olarak güzel bir davranışta ödül vermesi şeklinde örneklendirilebilinir.

        7-Teknolojiyi kullanmak: Günümüz teknolojinin hızlı bir şekilde geliştiği bir zaman dilimi içerisinde yer almaktadır. Evinde televizyon seyreden öğrenci, okulda daha ileri bir teknik kavramı görmezse gelişim sürecini tam sağlayamayacaktır. İdealist bir öğretmen gerekli şartları oluşturup başarıyı elde edecektir.

        8-Veli ile işbirliği: Öğrencilerin başarıları yada başarısızlıklarında yatan en önemli nedenler içerisinde aile içerisindeki yaşantıları sayılabilinir. Veli ile işbirliği içerisinde olacak olan bir öğretmen, olumsuz davranışların önüne geçebilir yada olumlu bir davranışı pekiştirebilir. Bu da başarıyı arttıran en önemli husustur.

        9-İdare ile işbirliği: Öğrencilerin sahip olduğu başarılı duruma pekiştireç olabileceği gibi başarısız öğrencinin başarısızlığına neden olan davranışlarında önüne geçebilecek bir tıkaç olabilir. Öğrencilerin durumlarını idare ile birlikte ele almak ve beraber kararlar almak başarıyı olumlu yönde etkileyecektir.

        10-Diğer öğretmenlerle işbirliği: Diğer öğretmenlerle işbirliği içerisinde olmakta başarıyı olumlu yönde etkileyecektir. Bir öğretmenin bir konuda tecrübesi, diğer öğretmende fazla olabilir; bu da işbirliğinin önemini daha iyi ortaya koymaktadır.

        DİPNOTLAR: (1)Lütfi Şahin

LÜTFİ ŞAHİN

ALKOL KULLANMAMAK İÇİN 10 NEDEN


ALKOL KULLANMAMAK İÇİN 10 NEDEN
        Alışkanlıklar tarih içerisinde devamlı değişim göstermiştir. Ancak neredeyse insanlık kadar kötü bir alışkanlık olan, alışkanlık olduğu kadar bağımlılık olarak ifade edilen zarar deposunun adı; alkol ve alkollü içecekler…
        Ben yukarıdaki ifade etmiş olduğum alışkanlık kelimesini beyin ile ilgili olarak, bağımlılık ifadesini ise vücudun diğer kısımları için kullandım. Alkol alışkanlıktır, çünkü içenler psikolojik olarak ararlar; bağımlılıktır, çünkü içmeye devam edenlerin vücutları alkol yokluğunda adeta alarm verir.
        Bakıyorsunuz alkol içenlere; sarhoş olmuşlar ve dengesiz hareketler yapmaktalar… Bakıyorsunuz alkol içenlere; hastaneleri doldurmuşlar ve vücutlarındaki zararların önüne geçmeye çalışıyorlar… Bakıyorsunuz alkol içenlere; bozulmuş aile saadetlerini düzeltmeye çalışıyorlar… Daha birçok kötülüğün anasıdır alkol.
        Yüzlerce zararı olan alkolün bilindik 10 zararını bilirsek içmez miyiz? İnşallah hiçbir okurum içmesin istiyorum ve bakalım bu kötülüklerin anasının belli başlı zararlarına:
        1-Alkolün zarar verdiği organların başında karaciğer gelmektedir. Alkol içenlerin karaciğeri görevini yavaş yavaş yapmamayı bırakır. Bu da tüm vücudun zarar görmesine zemin hazırlar.

        2-Alkol içenlerin en çok zarar gören organlarından birisi de beyinleridir. Her kadeh alkol beyindeki binlerce hücrenin ölmesine neden olmaktadır. Bu durum hem düşünce yeteneğini hem de diğer hayati fonksiyonlarını etkilemektedir.

        3-Alkol kullanmak psiko-motor sistemini olumsuz etkilemektedir. Bu ise alkol kullananların hareketlerini kontrol etmesini güçleştirmektedir.

        4-Alkol kullananların bağırsak floraları bozulmaktadır. Bağırsak florasının bozulması ise zararlı etkenlerin bünyeye yerleşmesine zemin hazırlamaktadır.

        5-Alkol bağımlısı kişilerin davranışları sevilmemelerine neden olmaktadır. Saldırgan tavırları ve sarhoşken söyledikleri laflar yüzünden kimse arkadaşlık yapmak istememektedir.

        6-Alkol bağımlılığı en çok aile saadetini bozmaktadır. Sarhoş olan kişinin davranışlarını kontrol edememesi sonucu eşiyle gerek sözlü olarak gerekse de fiziksel olarak şiddete başvurması aileyi olumsuz etkilemektedir. Toplumun en küçük yapıtaşı olan ailenin bozulması ise toplumu olumsuz etkileyecektir.

        7-Siz yetişkin ve genç okurlarım, binlerce zararı olan alkolü biliyorsunuz, sizi örnek alan çocuklarınızın bu kötülüğe bağımlı olmasını ister misiniz? Hepinizin “hayır” dediğini duyar gibiyim. O zaman bu kötülükten büyükler olarak bizler uzak duralım ki bizi takip eden evlatlarımızda uzak dursunlar.

        8-Alkol kullanan bayanlar eğer ki hamile ise bebekleri de zarar görmektedir. Evlatlarının sağlıklı olmasını isteyen tüm bayanların alkolden uzak durması bu açıdan da önemlidir.

        9-Trafik kazalarının bir çoğu alkollü olarak araç kullanılması neticesi meydana gelmektedir. Sadece ölümlere değil, aynı oranda yaralanmalara ve mali zararlara da neden olmaktadır.

        10-Siz paranızı durup dururken sokağa atar mısınız? Hepinizin “hayır” dediğini duyar gibiyim. Alkol kullananlar maalesef paralarını boş yere harcamaktadır. Bu para harcaması olayı sadece alkol alırken değil, aynı zamanda vücuda verdiği zararı ortadan kaldırmak için harcanan para olarakta ele alınmalıdır.

LÜTFİ ŞAHİN

ADI EN ÇOK DUYULMUŞ 10 MÜSLÜMAN İLİM ADAMI


         ADI EN ÇOK DUYULMUŞ 10 MÜSLÜMAN İLİM ADAMI
        Tarih içerisinde müslümanlar dünyaya bir çok şeyler vermişlerdir. Bilimde, sanatta, edebiyatta ve daha birçok sahada kazançlar sağlamışlardır. Muhtemelen bu kişiler kaplarına sığamıyacak kadar kendilerini geliştirmişler ve daha sonra da insanlığa hizmet etmişlerdir.
        Adı duyulan ilim adamları, yazarlar, sanatkarlar olduğu gibi, adları duyulmayanlarda vardır. Her ne şekilde olursa olsun, insanlığa hizmet etmiş olan bu kişileri rahmetle yad ediyoruz.
        Dünya çapında adı duyulmuş müslüman ilim adamlarının adlarını muhtemelen sizlerde duymuşsunuzdur. Bu kişiler kimdir? İsterseniz bunu bir irdeleyelim…

        1-Mevlana: “Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
                            İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
                            Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
                            Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
                            Ben yaşadıkça Kur''an''ın bendesiyim
                            Ben  Hz.Muhammed''in ayağının tozuyum
                            Biri benden bundan başkasını naklederse
                            Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim...” (1)
        Yukarıdaki sözlerin sahibi olan ve küçüklüğünü ifade ettikçe büyüyen bir alim: Mevlana. 30 Eylül 1207 yılında Belh şehrinde Dünya’ya gelen Mevlana, daha çocukluk yıllarından itibaren bilgisi ve aklıyla insanları etkilemiştir. Mevlana’nın babası “bilginlerin sultanı” lakabı ile anılan Bahaeddin Veled’dir. Mevlana’nın annesi ise Mümine Hatun’dur.
        Birçok eser bırakan ve 17 Aralık 1273 günü Hakk’ın rahmetine kavuşan Mevlana’nın vasiyeti üzerine cenaze namazını Sadreddin-i Konevi kıldıracaktır, ancak Konevi Mevlana’yı o kadar sevmektedir ki; cenazesinde baygınlık geçirir. Bu nedenden dolayı cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırmıştır.
        Bir çok öğrenci yetiştiren Mevlana’nın belli başlı eserlerini de şu şekilde sıralayabiliriz:
        -Mesnevi
        -Büyük Divan
        -Fihi Ma-Fih
        -Mecalis-i Seb’a
        -Mektubat

        2-Şemsi Tebrizi: “Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler, ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.” (1)
        Bu sözleri söyleyen Mevlana; gönül ehli olan arkadaşının, sırdaşının yokluğu nedeniyle bu sözleri söylemiştir. O gönül dostunun adı:Şems-i Tebrizi’dir.
        Şems-i Tebrizi 1185 yılında Tebriz şehrinde doğmuştur. Babası Melik Dad oğlu Ali’dir. Şems-i Tebrizi Şemseddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır.
        Şems 1247 tarihinde yedi kişi tarafından katledilmiştir. Şems “beni öldürecekseniz namazdayken öldürün” demiştir. Kanlı mendilininde Mevlana’ya ulaştırılmasını istemiştir.
        Bugün Konya’da Mevlana Türbesi’nin olduğu yerde Şems makamı denilen yerde yatmaktadır.

        3-Somuncu Baba: “İlim ilim bilmektir,
                                      İlim kendin bilmektir,
                                      Sen kendin bilmezsen
                                      İlim nice okumaktır” (2)
        Bu mısraların sahibi olan Yunus ilim sahibi insanların özelliklerini çok güzel bir şekilde ifade etmiştir.
        Tarih içerisinde hem olduğu gibi görünen ve hem de kendini bilen büyük alimler yetişmiştir. Bu alimlerden birisi de; Hamid Hamidüddin’dir. Somuncu Baba adıyla tanınmasının sebebi ise halka somun dağıtmasıdır.
        Somuncu Baba 1331 yılında Kayseri’nin Akçakaya köyünde doğmuştur. Şemseddin Musa Kayseri’nin oğlu olup soyu Peygamberimize ulaşır. Peygamberimizin 24. Kuşaktan torunudur.
        Bu büyük zat 1412 yılında Darende’de vefat etmiştir. Kabri şerifleri Darende’de şimdiki Şeyh Hamid-i Veli Camii içerisinde yer almaktadır.
        Birçok talebe yetiştiren Somuncu Baba’nın en tanındık talebeleri arasında Hacı Bayramı Veli, Aziz Mahmut Hüdayi, Akşemseddin gibi alimleri sayabiliriz.
        Somuncu Baba’nın bugün bilinen birkaç eseri şunlardır; Şerh-i Hadis-i Erba’in, Zikir Risalesi, Silah’u-l Müridin.

        4-Ali Kuşcu: Asıl adı Ali Bin Muhammed olan Ali Kuşcu 1403 tarihinde Semerkant’ta Dünya’ya gelmiştir. Babası olan Muhammed, Timur Kralı ve aynı zamanda astronomu olan Uluğ Bey’in kuşcusu olduğu için bu lakap verilmiştir.
        16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.
        Ali Kuşcu yaşamı boyunca bir çok eser yazmıştır. Eserlerinden bazıları şunlardır:
        -Risale-i fi’l Hey’e
        -Şerh-i Tici Uluğ Bey
        -Risale-i fi’l Fethiye
        -Risale-i fi’l Muhammediye
        -Unkud-üz-Zevahir fi Man-ül- Cevahir

        5-Hezarfen Ahmet Çelebi: Toplumumuzda asırlar önce yaşamış olan ve bilgisinin çokluğu nedeniyle Hezarfen lakabıyla anılan bir bilgin:Hezarfen Ahmet Çelebi.
        1609 yılında doğan Hezarfen Ahmet Çelebi, bilgisinin çokluğu nedeniyle halk arasında “bin fenli” anlamına gelen Hezarfen lakabıyla anılmıştır.
        Hezarfen 1640 tarihinde Cezayir’de vefat etmiştir.

        6-Lagari Hasan Çelebi: Bizim toplumumuzda yetişmiş ve modern denilen Avrupa’nın yüzlerce yıl sonra yapmaya çalıştığı roket sistemlerini ilk defa yapan bir mucittir “Lagari Hasan Çelebi.”
        1633 tarihinde Osmanlı Padişahı 4. Murat’ın kızının doğum gecesinde Lagari Hasan Çelebi yapmış olduğu roketi ateşleyerek yaklaşık 300 metre yükselmiştir. Daha sonra takma kanatlarıyla Sinan Paşa Kasrı önüne yumuşak bir iniş yapmıştır.
        4. Murat, Lagari Hasan Çelebi’yi ödüllendirir ve bir kese akçe hediye eder. Ayrıca yetmiş akçelik bir maaş bağlanır ve sipahi ocağına kaydedilir.
        Lagari Hasan Çelebi geri kalan ömrünü Kırım’da geçirir. Ne gariptir ki modern anlamdaki ilk roket denemeleri de yüzlerce yıl sonra Kırım’ı da içine alan Ukrayna’da gerçekleştirilmiş olmasıdır.

        7-Biruni: 5 Eylül 978’ de Dünya’ya gözlerini açan ve adeta tarih içerisinde “astronominin ve matematiğin babası olacağım” diyecek kadar büyük bir dahi olan kişi:Biruni.
        Tam adı Ebu Reyhan Muhammed Bin Ahmed El Biruni’dir. Harezm’de Dünya’ya gelen Biruni yaşamı içerisinde 180’den fazla eser yazmıştır. Ancak günümüze çok az eseri ulaşabilmiştir.
        13 Aralık 1048 tarihinde vefat etmiştir.
        Yaşamı içerisinde yüzlerce eser yazmış olan Biruni’nin en önemli eserleri şunlardır:
        -El-Âsâr''il-Bâkiye an''il-Kurûni''i-Hâli-ye
        -El-Kanûn''ül-Mes''ûdî
        -Kitâb''üt-Tahkîk Mâ li''l-Hind
        -Tahdîd''ü Nihâyeti''l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet''il-Mesâkin
        -Kitâbü''l-Cemâhir fî Mâ''rifet-i Cevâ-hir
        -Kitâbü''t-Tefhîm fî Evâili Sıbaâti''t-Tencîm
        -Kitâbü''s-Saydele fî Tıp

        8-Hacı Bayram-ı Veli: “İstanbul elbet feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandandır, onu feth eden asker ne güzel askerdir.” (3)
        Hz Muhammed’in bu müjdesinin oğlunun gerçekleştireceğini asırlar sonra 2. Mehmet’in babası 2. Murat’a söyleyen alim, mutasavvıf ve şair kişi: Hacı Bayram-ı Veli.
        Doğum ismi Numan Bin Ahmet, lakabı Hacı Bayram olan bu büyük zat 1352 yılında Ankara’nın Çubuk Çayı üzerinde yer alan Zülfadl Köyü’nde Dünya’ya gelmiştir.
        1429 yılında vefat eden bu büyük zatın türbesi kendi ismi ile anılan caminin yanındadır ve ziyaret edilmektedir.

        9-Akşemsettin: Edison zamanının, Einstein zamanın nasıl ki büyük bilginlerinden; tarih sahnesinde yer alan diğer büyük bir bilginde “Akşemsettin” denilen kişidir.
        1389 tarihinde Osmancık’ta Dünya’ya gelen bu alim kimsenin asıl adı “Şeyh Muhammed Şemsettin Bin Hamza” dır. Aslı Hz Ebu Bekir’e dayanan Akşemsettin’in babası da alim bir kimsedir.
        Bir çok talebe yetiştirmiş olan ve bir çok eser bırakan Akşemsettin, 1459 yılında vefat etmiştir. Türbesi Bolu ilinin Göynük ilçesindedir.

        10-Katip Çelebi: Asıl adı Mustafa olan Katip Çelebi 1609 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Katip Çelebi Doğu’da Hacı Halife, Batı’da ise Hacı Kalfa adıyla tanınır.
        Katip Çelebi 1657 yılında vefat etti. Mezarı Vefa’dan Unkapanı’ndaki Mahmudiye Köprüsüne inen büyük caddenin sağ kenarındadır.

        ALINTILAR: (1)Hz. Mevlana
                                       (2)Yunus Emre
                                       (3)Hz. Muhammed

        KAYNAKLAR: 1-http://www.edebiyatogretmeni.net/katip_celebi.htm
                                           2-http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2tip_%C3%87elebi
                                           3-http://tr.wikipedia.org/wiki/El-Bir%C3%Bbni
                                           4- Alkan Selçuk, Uçan Süper Beyin: Lagari Hasan Çelebi, Süper Beyin Dergisi, sayı 20, sayfa 34
                                           5-http://tr.wikipedia.org/wiki/Hezarfen_Ahmet_%C3%87elebi
                                           6-http://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Ku%C5%9F%C3%A7u
                                           7-http://tr.wikipedia.org/wiki/Somuncu_Baba
                             :         8- http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Celaleddin-i_Rumi
                                       9-Şahin Lütfi, Mevlana ve Deha, Beyin Gücü Dergisi, Kasım, 2010.
                                      10-http://www.lutfisahininsitesi.com/index.asp?PageID=53
                                      11-Yağmur Sinan, Aşkın Gözyaşları 1, sayfa 48-49
                                      12-http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eems-i_Tebrizi

LÜTFİ ŞAHİN

BİR MALI SATIN ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?


SATIN ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?:Bir malı satın alırken aşağıdaki şeylere dikkat etmemiz gerekir:
        1-Meyve yada sebze alıyorsak temiz ve taze olmasına önem vermeliyiz.
        2-Ambalajlı ürünler alırken “Tarım ve Köyişleri Bakanlığının izni ile üretilmiştir veya ithal edilmiştir” yazısı olan ürünleri almalı, bu yazı olmayan ürünleri almamalıyız.
        3-Ambalajlı ürünleri alırken üretim tarihi ile son kullanma tarihine bakmalıyız. Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri satın almamalıyız.
        4-Ambalajlı ürünlerin TSE, CE ve ISO belgelerine sahip olup olmadıklarına bakmalıyız.Bu belgelere sahip olan ürünleri satın almalıyız.
        TSE: Türk Satandartları Enstitüsü uygun olan mallara bu belgeyi verir. Kendi standartlarına uygun olan malların üzerinde bu damga yer alır. Bir ürün alırken bu damganın olup olmadığına bakmalıyız.
        CE: Bu işaret malın gerekli sağlık ve güvenlik şartları taşıdığı anlamını verir. Bir ürün alırken bu damganın olup olmadığına bakmalıyız.
        ISO: Bir ürün eğer kalite seviyesine sahipse bu damgayı taşır. Bir ürünü alırken bu damganın olup olmadığına bakmalıyız.
LÜTFİ ŞAHİN

AYDINLATMA TEKNOLOJİLERİNİ NASIL KULLANMALIYIZ?


        AYDINLATMA TEKNOLOJİLERİ YAŞAMIMIZI NASIL ETKİLİYOR?:Çok eskiden olduğu gibi odun ateşiyle aydınlanmaya devam etseydik hayatımız güzel olmazdı. Teknolojinin gelişmesi ile beraber mumun icadı, gaz lambasının icadı ve daha sonra ampulün icadı hayatımızı çok kolaylaştırmıştır.
        Eğer ampul icat edilmemiş olsaydı televizyon, radyo gibi aletlerde yapılamazdı. Geceleri hastahanelerde hiçbir şey yapılamazdı. Gece vakti fabrikalar çalışmazdı. Buna benzer binlerce örnek vermemiz mümkündür.
        Ampulün icat edilmesiyle beraber gece yolculukları da mümkün oldu, uzaya bile gönderilen araçlarda ampulün icadı rol oynamıştır.
        IŞIĞI NASIL KULLANMALIYIZ?:Işık kullanılırken aşağıdaki şeylere dikkat etmemiz önem taşımaktadır. Bunlar:
        1-Işığın, gözümüzün görme yeteneğini bozmayacak şiddette olması gerekir. Yüksek güçte, aşırı ışık veren kaynakların aydınlatması kötü olur.
        2-Işık kaynakları, aydınlatılması gereken yere, uygun bir şekilde yönlendirilmelidir. Işık, sadece istenilen yeri aydınlatmalı, aydınlatılması gerekmeyen yerleri aydınlatmamalıdır.
        3-Fazla ışık her zaman iyi aydınlatma anlamına gelmez.
        4-Işık, göze doğrudan gelmemelidir. Bir ışık kaynağından çıkarak doğrudan göze gelen ışık, göz sağlığını bozar.
LÜTFİ ŞAHİN

İNGİLİZCE OLUMSUZ CÜMLELER


        OLUMSUZ CÜMLELER: have (has)+ not+ got

        I have not got jeans. (I haven’t got jeans) (Kot pantolonum yok)
        You have not got socks. (You haven’t got socks) (Çorapların yok)
        He has not got a pencil. (He hasn’t got a pencil) (Kurşun kalemi yok)
        She has not got a school bag. (She hasn’t got a school bag) (Okul çantası yok)
        It has not got a tail. (It hasn’t got a tail) (Kuyruğu yok)
        We have not got boots. (We haven’t got boots) (Botlarımız yok)
        You have not got a teacher. (You haven’t got a teacher) (Öğretmeniniz yok)
        They have not got children. (They haven’t got children) (Çocukları yok)


LÜTFİ ŞAHİN

AYDINLATMA TEKNOLOJİLERİ


AYDINLATMA TEKNOLOJİLERİ NELERDİR?:
        İnsanlar aydınlanmak için çok değişik şeyler kullanmışlardır. Çok önceleri aydınlanmak için odun ateşinin ışığından yararlanılmıştır. Bu olay yaklaşık  20.000  yıl önce  kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra ucuna reçine sürülmüş meşaleler kullanılmaya başlanmıştır. Ama hem odun hem de meşale uzun ömürlü olmayıp aynı zamanda is ve koku çıkarmaktaydı.
        4.500 yıl önce ilk defa Sümerler tarafından yağ lambaları kullanılmaya başlanmıştır. Yağ lambaları istenilen yere taşınıyordu, is ve koku çıkarmıyordu. Ancak yağ lambalarının hem verdiği ışık azdı hem de ışık verme süresi azdı.
        250 yıl önce lambalarda balina yağı kullanılmaya başlandı. 200 yıl önce de hava gazı lambaları kullanılmaya başlandı. Hava gazı lambaları gaz geldiği sürece ışık verebiliyordu, ancak taşınması oldukça maliyetliydi.
        Aydınlatma teknolojilerinde en büyük ilerleme ampulün icadıyla olmuştur. İlk elektrik ampulünü icat edenler İngiliz bilim insanı Swan (Sıvan) ve Amerikalı bilim insanı Thomas Edison (Tamıs Edison) ‘dur. Bu ampul yarım gün kadar ışık verebiliyordu. 1881’de Afrikalı mucit Lewis Howard Latimer (Lavis Havırd Latimır) bunu daha da geliştirdi ve uzun süre ışık veren ampulu keşfetti. 1911’de çok uzun süre ışık verebilen ampul üretildi. Daha sonraları floresan lambalar üretildi. Bugün floresan lambalardan daha az enerji harcayan ve daha fazla ışık veren halojen lambalar üretilmektedir.
LÜTFİ ŞAHİN

AİLE BÜTÇESİ


AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZAT:
        İnsanların istekleri sınırsızdır, ancak ailemizinkazancı sınırlıdır. İşte bu nedenden dolayı harcamalarımıza dikkat etmeli ve kazanılan paradan fazla harcama yapmamalıyız.
        Aile bütçemize tasarruf ederek katkıda bulunabiliriz. Defterlerimizi yırtmamalı, kalemlerimizi boş yere kullanmamalıyız. Reklamlarda gördüğümüz her ürünü almamalıyız, bu malları almaları için ailemizi zorlamamalıyız. Evdeki eşyalarımızı düzgün kullanmalı ve onları yıpratmamalıyız. Bu şekilde davrandığımız zaman aile bütçesine katkıda bulunmuş oluruz.

HZ MUHAMMED'İN AKRABALARI


HZ MUHAMMED’İN AMCALARI
        1-Haris
        2-Zübeyir
        3-Ebu Talip
        4-Ebu Leheb
        5-Kusem
        6-Dırar
        7-Mukavvim
        8-Hacl
        9-Hz Hamza (ra)
        10-Hz Abbas (ra)
        HZ MUHAMMED’İN HALALARI
        1-Safiyye
        2-Atiye
        3-Ümeyye
        4-Beyza
        5-Berra
        6-Erva
        HZ MUHAMMED’İN KIZ ÇOCUKLARI
        1-Hz Zeynep (ra)
        2-Hz Ümmü Gülsüm (ra)
        3-Hz Rukiye
        4-Hz Fatıma (ra)
        HZ MUHAMMED’İN OĞLAN ÇOCUKLARI
        1-Hz İbrahim (ra)
        2-Hz Abdullah (ra)
        3-Hz Kasım (ra)
        HZ MUHAMMED’İN HANIMLARI
        1-Hz Hatice (r)
        2-Hz Sevde binti zem’a (r)
        3-Hz Aişe (r)
        4-Hz Hafsa binti Ömer (r)
        5-Hz Zeynep binti Huseyme (r)
        6-Hz Zeynep binti Cahş (r)
        7-Hz Ümmü Seleme (r)
        8-Hz Ümmü Habibe (r)
        9-Hz Cüveyriye binti Haris (r)
        10-Hz Safiyye binti Huyey (r)
        11-Hz Mariyetü’l Kıbtiyye (r)
        12-Hz Meymune binti Haris (r)
        13-Hz Reyhane (r)

ZAMİRLER


ZAMİRLER (ADILLAR):Tümcede ad olmadıkları halde adın yerine kullanılabilen sözcüklere zamir (adıl) denir.
        Zamirler iki gruba ayrılırlar. Bunlar:
        A-Sözcük halindeki zamirler
        B-Ek halindeki zamirler
        A-Sözcük Halindeki Zamirler:Sözcük halindeki zamirler 4’e ayrılır. Bunlar:
        1-Kişi zamirleri
        2-İşaret zamirleri
        3-Belgisiz zamirler
        4-Soru zamirleri
        1-Kişi Zamirleri:İnsan adlarının yerine kullanılan sözcüklere kişi zamirleri denir.
        Adın yerini tutan kişi zamirleri şunlardır:ben, sen, o, biz, siz, onlar.
        Kişi zamirlerinden ben ve sen sözcükleri ek alıp bana ve sana olarakta yer alabilirler.
        Örnekler:Ben yıllardır bu işi yapıyorum.
                        Sen de bizimle gelecek misin?
                        O neden gelmedi?
                        Öğretmen sizi çağırıyor.
                        Onlar bahçede top oynuyor.
        2-İşaret Zamirleri:Varlıkların yerini göstererek tutan sözcüklere işaret zamiri denir.
        İşaret zamirleri şunlardır:bu, şu, o, bunlar, şunlar, öteki, beriki.
        İşaret zamiri ile işaret sıfatı aynı sözcüklerdir:bu, şu, o.Tümce içinde adın yerini tutuyorsa işaret zamiri olur. Addan önce geliyorsa işaret sıfatı olur.
        Örnekler:Bu, çok güzeldir. (İşaret zamiri)
                        Bu kalem çok güzeldir. (İşaret sıfatı)
                        Şunu ister misin? (İşaret zamiri)
                        Şu kitabı ister misin? (İşaret sıfatı)
        3-Belgisiz (Belirsizlik) Zamiri:Hangi ismin yerini tuttukları tam olarak belli olmayan zamirlere belgisiz zamirler denir.
        Belgisiz zamirlerin bazıları şunlardır:bazıları, herkes, birçoğu, hiçbiri, birkaçı, kimileri, hepsi.
        Belgisiz zamirle belgisiz sıfatlar aynı sözcüklerdir. Ancak zamirler ismin yerini tutar, sıfatlar isimden önce gelir, ek almaz.
        Örnekler:Bazıları gezmeyi sever. (Belgisiz zamir)
                        Bazı insanlar gezmeyi sever. (Belgisiz sıfat)
                        Hiçbirisini doğru cevaplamadı. (Belgisiz zamir)
                        Hiçbir soruyu doğru cevaplamadı.
(Belgisiz sıfat)
        4-Soru Zamirleri:Bir adın yerini soru yoluyla tutan sözcüklere soru zamirleri denir.
        Soru zamirlerinden bazıları şunlardır:kim, ne, kaçı, hangisi, nereye.
        Soru sıfatı ve soru zamirleri aynı sözcüklerdir. Ancak soru sıfatlarından sonra bir isim gelir, soru zamirleri ise ismin yerine kullanılır.
        Örnekler:Hangisini okudun? (Soru zamiri)
                        Hangi kitabı okudun? (Soru sıfatı)
                        Kaçını kullandın? (Soru zamiri)
                        Kaç kalem kullandın? (Soru sıfatı)
        B-Ek Halindeki Zamirler:Ek halindeki zamirler ikiye ayrılır. Bunlar:
        1-İlgi zamiri
        2-İyelik zamiri
        1-İlgi Zamiri:İsimlerin ve zamirlerin sonuna gelerek, onlarla ilgili olan başka bir ismin yerini tutan
“-ki” ekine ilgi zamiri denir. İlgi zamiri olan ki sözcüğe bitişik yazılır.
        Örnekler:Senin saçların Murat’ınkinden uzundur.
                        Deniz’in topu burada, seninki nerede.
        2-İyelik Zamiri:Sonlarına geldikleri isimlerin kime, neye ait olduğunu belirten eklere iyelik zamirleri denir. Bu ekler:”-im, -in, -i, -imiz, -iniz, - leri” ekleridir. Bu ekler “benim, senin, onun, bizim, sizin, onların” sözcüklerine karşılık gelir.
        Örnekler:Kalemin yere düştü.
                        Parası kalmamış.
                        Kardeşim ameliyat olacak.
                        Oyuncuları maça çıkmadılar.
LÜTFİ ŞAHİN

İSTEKLER VE İHTİYAÇLAR


ÖNCE İHTİYAÇLAR, SONRA İSTEKLER:
        İnsanların yeme, içme, barınma gibi ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçları karşılanmazsa insanlar yaşamlarını sürdüremezler. Birde insanların daha iyi yaşamaları için değişik şeyler vardır. Buzdolabı, çamaşır makinesi, teyp gibi şeyler ise olmadıkları zaman hayati tehlike yaratmazlar. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için öncelikli olarak ihtiyaçlarını karşılarlar, daha sonra isteklerini alırlar.

SIFATLAR


UNVAN SIFATLARI:İnsanların rütbe, derece, memuriyet, makam ve sosyal seviyelerine göre adlarına getirilen saygı ve tanıtma sözlerine unvan sıfatları denir.
        Unvan sıfatları büyük harfle başlar.
        Kişi isimlerinden önce veya sonra ya da her iki yere birlikte gelebilir.
        Örnekler:Binbaşı Hasan
                        Öğretmen Kamil Bey
                        Merve Hanım
                        Doktor Kenan Bey
        PEKİŞTİRME SIFATLARI:Çeşitli şekillerde anlamı kuvvetlendirilen sıfatlara pekiştirme sıfatları denir.
        Örnekler:Sapsarı ayvalar
                        İri iri inekler
                        Yemyeşil ormanlar
                        İyi kötü günler
                        Anlı şanlı düğün
                        Güzel mi güzel bir yemek
        KÜÇÜLTME SIFATLARI:Sonlarına getirilen “-ce, -cik, -imsi, -imtırak” ekleriyle anlamı zayıflatılan sıfatlara küçültme sıfatları denir.
        Küçültme ekleri, eklendikleri sıfatlara “küçüklük, gibi, yakın, çalar, benzer” anlamları katar.
        Örnekler:Birazcık para
                        Mavimsi elbise
                        Minicik çocuk
                        Kısacık boyu